HABERLER & YAYINLAR
27.10.2021
ÜLKE RİSKLERİ VE EKONOMİL ÇALIŞMALAR

BAROMETRE 2021 3. ÇEYREK: TEDARİK ZİNCİRİ VE ENFLASYON RÜZGARLARI KÜRESEL TOPARLANMAYA ENGEL OLUYOR

BAROMETRE 2021 3. ÇEYREK: TEDARİK ZİNCİRİ VE ENFLASYON RÜZGARLARI KÜRESEL TOPARLANMAYA ENGEL OLUYOR

COVID-19 salgınının tetiklediği küresel durgunluğun başlamasından bu yana 18 aydan daha fazla bir zaman geçti ve ekonomik toparlanma devam ediyor. Bu trend, başta gelişmiş ekonomiler olmak üzere, yaz döneminde aşıların yaygınlaşmasına çok şey borçlu. Bu durum, “yüksek temaslı” olarak tanımlayabileceğimiz hizmetlerin kullanımında yeniden bir sıçramanın yaşanmasına neden oluyor. Gelişmekte olan ekonomilerde heterojen yapı aynen devam ediyor: Bir taraftan iyileşme dönemi ihracata dayalı ülkelere fayda sağlarken, diğer taraftan hizmet sektörüne dayalı ekonomilerin geride kalmasına yol açıyor.

Olumlu görünüme rağmen, küresel toparlanmanın ivme kaybettiğine dair işaretler giderek artıyor. Tedarik zincirinin kritik noktalarında baş gösteren salgınlar, tedarik sürecinde kesintilere neden olurken fiyat baskılarını tetikliyor. Bu kesintiler, tüm dünyada üreticilerin üretim ve satışlarını etkilemeye başladı. Halen devam etmekte olan COVID-19 tehdidinin yanı sıra tedarik sorunları, işgücü eksikliği ve enflasyonun yarattığı olumsuz durumlar, risk ve belirsizlikler listesini genişletiyor.

Devam etmekte olan toparlanma ışığında, Coface, aralarında Almanya, Fransa, İtalya, İspanya, İsviçre ve Belçika’nın da bulunduğu 26 ülke için risk değerlendirmesini güncelledi. Gelişmiş pazarlara yapılan güçlü ürün ihracatı, Orta ve Doğu Avrupa (Polonya, Macaristan, Çekya), Asya (Güney Kore, Singapur, Hong Kong) ve Türkiye’deki ihracata dayalı ekonomiler için de iyileştirme yapılmasını gerektiriyor. Geçen yıl 78 ülkenin risk değerlendirmesinin düşürülmesinden sonra, bu iyileştirmeler, 2020 yılının ilk yarısında yapılmış olan 16 düzeltmeye ek olarak yapılıyor. Bunların yanında 30 sektörel iyileştirme de bulunuyor.

 

Aşılamada kaydedilen ilerleme toparlanmayı destekliyor

Son barometremizde altı çizilen küresel ekonomik eğilimlerin ne kadar doğru olduğu üçüncü çeyrekte büyük bir ölçüde kanıtlanmış oldu. Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’da aşılamada kaydedilen ilerleme, yeni seyahat kısıtlamalarının önüne geçilmesinde yardımcı olduğu gibi bir önceki yılda yaşanan karantinaların tekrarlanmayacağı yönünde iyimser bir havayı oluşturdu. Ancak, COVID tehdidi henüz ortadan kalkmadı: başta düşük gelirli ülkeler olmak üzere gelişmekte olan pazarlardaki yetersiz aşılama oranları, mevcut aşılara dirençli varyantların ortaya çıkması açısından halen bir risk unsuru olarak duruyor.

Küresel imalat sektörü, tüketim maddelerine yapılan harcamaların artmasıyla birlikte 2020 yılının ortasından bu yana hızlı bir şekilde toparlanıyor. Hanelerin yarattığı yüksek talebe bağlı olarak artan ticaret hacmi özellikle Asya-Pasifik’te ekonomik büyüme açısından kilit rol oynamaya devam ediyor. Elektronik ve emtia talebi, Güney Kore ve Tayvan gibi bölgedeki birçok pazara gerçek anlamda fayda sağlıyor. Yüksek fiyatlar bazı önemli emtia ihracatçısı ülkelerin (Rusya, Ukrayna, Güney Afrika, Şili, Cezayir, vb.) ekonomisine de destek oluyor. Orta ve Doğu Avrupa’da, bölgenin rekabetçi ihracatı ve Avrupa tedarik zincirlerindeki geniş entegrasyon da ihracat büyümesine destek oluyor.

Sektörel eğilimler açısından bakıldığında, aşılama oranlarının en yüksek olduğu ülkelerde kısıtlamaların hafifletilmesi ve kaldırılması, hane halkı harcamalarının perakende, konaklama ve eğlence gibi yüksek temaslı hizmetlere doğru kaymasına katkıda bulunuyor. Ancak, turizm sektörünün toparlanmasının daha zorlu olacağı görülüyor.

 

Tedarik zinciri sorunları ve enflasyon toparlanma hızını yavaşlatıyor

Diğer yandan, özellikle ekonominin arz tarafında ters rüzgarların etkisi artıyor. Yüksek gelirli ülkelerdeki büyük tasarruflar, tüketici harcamalarında hızlı bir toparlanma yarattı. Aynı zamanda, salgın kaynaklı aksamalar tedarik zincirlerinde kesintilere yol açtı, bu kesintiler de ticari faaliyetlerin aksamasına neden oluyor. Emtia ve girdi mallardaki rekabet güçlü olup küresel düzeyde sanayi üretimini engelliyor ve bazı durumlarda satışları etkiliyor. Bu durum özellikle kendisini yarı iletken krizinde göstermişti. Yarı iletkenlere erişim sorunu hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ekonomilerde otomotivden bilgi ve iletişim teknolojilerine kadar birçok sektörü etkiliyor.

2020 yazından bu yana emtia fiyatları, girdi maliyetleri ve navlun ücretleri artış gösteriyor. Birçok hammaddede fiyatlar rekor seviyelere ulaştı. Bu durum özellikle enerji, metal, kereste ve gıda fiyatlarında yaşandı, özellikle Avrupa ve Asya’da gaz fiyatları yukarı fırladı. Hammadde ve girdilerdeki bu fiyat artışları tüketici fiyatlarına da artış olarak yansıdı. Eylül ayında Euro Bölgesi’ndeki genel enflasyon oranı %3,4 ile son 13 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Bunun sonucunda dünyanın birçok yerinde enflasyon oranlarında artışlar gözlemlendi. Bunlardan en kayda değer olanı, ABD’de de yaşanan enflasyon artışıdır. ABD’de enflasyon oranı Eylül ayına kadar son 4 ayda %5,4 ile son 13 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Gelişmiş ekonomilerde enflasyon oranlarının kısa vadede zirveye ulaşması beklenirken yine de riskin yukarı yönlü olduğu görülüyor.

İşletmelerin açık pozisyonları doldurmak için daha yüksek ücretler ödediği bir dönemde işgücü piyasasında yaşanan daralmanın enflasyon çıkmazını içinden çıkılmaz bir hale dönüştürebileceği düşünülüyor. İşgücü maliyetlerindeki artış daha kalıcı enflasyonist baskı anlamına geliyor. Bu riskle karşı karşıya kalan aralarında ABD ve İngiltere merkez bankalarının da bulunduğu bazı merkez bankaları daha şimdiden aşırı genişlemeci para politikalarının sonuna gelindiğinin sinyallerini veriyor. Avrupa’da, ECB enflasyon dinamiğini endişeyle takip ederken, sıkı para politikalarına geçiş henüz uzak bir ihtimal olarak duruyor. Gelişmekte olan ekonomilerde, yükselen enflasyon rakamları nedeniyle son aylarda bazı merkez bankaları gösterge politika faizlerini artırmak zorunda kaldı.

Denklemin mali yönü gelişmiş ekonomilerde ekonomiye destek olmaya devam edecek. Batı Avrupa’da, birçok ulusal hükümet yıl sonuna kadar ekonomilerini desteklemeye devam ederken, (750 milyar Euro değerindeki) AB kurtarma fonu yavaş yavaş ödenecek. ABD’de, Başkan Joe Biden’in ekonomik gündeminin önemli kısımları halen Kongre’de tartışıldığından mali önlemlerde sonraki adımlar belirsizliğini koruyor.

 

Çin ekonomisinde yaşanan türbülans

Küresel ekonomi açısından da önemli olan Çin ekonomisi, 2021 yılının 2. yarısına doğru yavaşlama eğilimi gösterdi. Üçüncü çeyrekte, GSYİH, bir önceki yıla göre %4,9 artmış olmasına rağmen 2020 yılının üçüncü çeyreğinden bu yana en düşük hızlı büyümeyi kaydetmiş oldu. Çeyreksel bazda ise genişleme oldukça sınırlı kaldı (+%0,2). Çin ekonomisinin bu yıl %7,5 büyüyeceği ve son çeyrekte GSYİH büyümesinin düşük kalacağı tahmin ediliyor.
Çin ekonomisinin yavaşlamasının ardında birkaç neden bulunuyor. Bunlardan birisi, kredi büyümelerindeki yavaşlama, diğeri iç tüketimdeki daralma, bir diğeri ise enerjide sektörlere yönelik ölçek ayarlamasıdır. Tüm bunların dışında bir diğer faktör ise, Çin’in “Çifte Karbon” hedefidir. Bu kapsamda, Çin, ülkenin karbon emisyonunun yaklaşık %15’inden sorumlu olan çelik sektöründe üretimi kısıtlamaya yönelik düzenlemeler getirdi. Sonuç olarak, Mayıs ayında gerçekleşen aylık çelik üretim hacmi 100 milyon tondan Ağustos ayında 83.2 milyon tona kadar düşmüş olup 2021 yılında bu düşüşün devam edeceği tahmin ediliyor.
Çin’in uluslararası ticaret ve bölgesel tedarik zincirlerindeki rolü göz önüne alındığında,ekonomisindeki olası bir yavaşlama, sadece Asya ekonomileri için değil, aynı zamanda Latin Amerika, Orta Doğu ve Afrika’daki diğer gelişmekte olan pazarlar için de aşağı yönlü bir risk yaratıyor.

 

 

 

 

 

 

 

Bu basın bültenini indir : BAROMETRE 2021 3. ÇEYREK: TEDARİK ZİNCİRİ VE ENFLASYON RÜZGARLAR... (395,51 kB)

İLETİŞİM


Verda YAKAR

TEL: +90 (216) 251 99 10
verda.yakar@coface.com 

Üst